15 Ekim 2008 Çarşamba

Kadının resmi

Kadın oturduğu yerden yavaşça kalkıyor. Çok yavaş.
Beyaza çalıyor saçları.
Kadın, bir şeyler söylediğimi hissetmişçesine, bana bakıyor .
Oysa çok uzakta oturuyor.
Kadının entarisi var simsiyah.
Bordo, el örgüsü yünden bir şal atmış omuzlarının üzerine.
Kadın mı karanlık yoksa oda mı tam seçemiyorum.
Kadın belli belirsiz bir ses çıkarıyor, duyamıyorum ve yaklaşıyorum.
Kadının elleri dikkatimi çekiyor. Buruşmuş ama şefkatli eller.
İyice yaklaşıyorum. Ayrıntılar silinmeye başlıyor.
Renkler karışıyor birbirine, anlayamıyorum.
Kadın çıkıyor resminden ve okşuyor saçlarımı, yavaşça, derinden.
Kadının dizlerinde öylece ağlıyorum.

13 Ağustos 2008 Çarşamba

Benimde Seninde Martılarım




Zamanı sayarsam ellerine, ağır gelir

Zannetme perdeleri denizin martılara büyük,

Bir dokunsam sana, bir sevmeye çalışsam

Korkularım alıştıklarım...

ağır gelir, ağır ağır gelir



Yerleştiğim şehirlere

isimsiz yalanları fısıldıyorum

oltaya takılmış bir balığın ağzında



Ne bir denize hasretliğim bitiyor

Büyük yalnızlığımda

Aksine çoğalıyor kaybettiklerim

Düşündükçe solmuş insanlığımı.



Ne diyordum

İşte tam da

Zamanı sayarım

Saydıkça ağarırım

Saydıkça azalırım.



Martılar...

Bir yerlerden bulur alırım.



Benimdir Martılarım

Senindir Martılarım.

Kötülük Üzerine

Kötülüğün varoluş sebebini düşünelim biraz.
Nedir Kötülük?
İyinin karşısında varolan, ki karşıtlığıyla var olan ve karşıtlığı üzerine varolan her şeyden biraz daha öte, kökleri derin bir ağaç..
Peki iyilik...
Kötülüğün karşısında değil!

İnsan, Kötü insan, varoluşunu borçlu olduğun nedir?

Varoluşun kendisini bile kapsayan büyük bir küme kötülük.

Neden mi?

Bir günde kaç kötülük yapabilirim, ya da kaç kötülük sayabilirim...

Savaşın ortasında yanan yüzlere saygısızlıklar arttıkça ve küçüldükçe dünyası bireylerin, aksine büyüyor hem yalnızlıkları ve içlerindeki KÖTÜ taşıdıkları.

Bir günde kaç kötülük sayabilirim.
Peki bu hasretliğini insanın aydınlığa, daha nasıl açıklayabilirim.

6 Ağustos 2008 Çarşamba

Bizim İçin yazılar

Sardunya biraz bize benzer...
Aksamsefası, surprizlerle dolu soylu çiçek, biraz bize benzer.
Güneşin altında gözleri kapanan pembe dilli tekir kedi ise, yine bize benzer.
Bakkaldan çıkan küçük bir çocuk, babasının terlikleri ile yürümeye çalışırken, bize benzer.
Dondurmayı bir türlü dökmeden yiyemeyen, genç bir kız, bize benzer.
Aşık olduğunu söyleyemeyen, uykusuz ve yürekli delikanlı, bize benzer.
Çalışkan öğrencinin beslenme çantasında duran bez mendiller bize benzer.

Sonra bir hayal çalınır, bize benzer.
Bir çocuk ölür, bize benzer.
Son çığlıkları savaşın ortasında yurtsuzların, bize benzer.
Aç kalmış gözler, bize benzer.
Gün dönmeden işlenen suçlar, bize benzer.
Yalanlar, bize benzer.

Biz, bize benzer.

Yasamayi Deniyorum!

Sabah yatakten kalkarken deniyorum, çay içerken deniyorum...
Bazen gülerken, bazen ağlarken deniyorum...
Kabul ediyorum, reddediyorum...
Herkes gibi bazen isteyerek ve bazen de...
İçimde ağaç kırıkları...
Her gün yeniden deniyorum yaşamayı...